19 Aralık 2013 Perşembe

BİR KEDİ,BİR ADAM,BİR ÖLÜM-ZÜLFÜ LİVANELİ

Kitap yorumuna geçmeden evvel üzülerek ve utanarak belirtmek isterim ki bu eser okuduğum ilk Zülfü Livaneli kitabı. O yüzden diğer kitaplarıyla herhangi bir karşılaştırmaya gireşemeyeceğim.Hoş kitaba bayıldığım için hiçbir şeyle karşılaştırma modunda değilim o da ayrı bir konu.

Kitap Künyesi
Adı:Bir Kedi,Bir Adam,Bir Ölüm
Yazarı:Zülfü Livaneli
Yayınevi:Doğan Kitap
Sayfa:203
Satın almak için ve Arka Kapak yazısı için tık tık

Sami Baran  Stockholm'da yaşayan siyasi mültecilerden biridir. Bir gün yüreği sıkıldığında arabasıyla turlarken bir geyiğe çarpmasıyla başlıyor her şey. Önce gördüğü kanlı sahne onu kaçmaya zorla ardından çektiği vicdan azabı dönmeye... Döndüğünde görür ki geyik falan yoktur meydanda. Anlar ki o zaman delirmeye başlamıştır. Soluğu hastanede alır

.
Tam bu sıralarda Sami başlıyor anlatmaya.  Meğersem onun hayatını romanlaştırmak isteyen arkadaşını kırmamış ama onun yanlışlıklarını,eksikliklerini düzeltmek adına onun bölümlerinin ardına bir bölüm de kendi koymuş.
Sami sanıldığının aksine siyasetle ilgilen biri değil.Kendi halinde bir adam. Türkiye'deyken evlilik hazırlığı yaptığı Filiz'i anlatıyor bize. Stockholm'da birlikte yaşadığı siyasi mültecilerden bahsediyor yer yer. Anaç tavırları ile ilgisini çeken  Şilili Clara,hayalperest Adil'den bahsediyor zaman zaman.Sirikit adında soğukkanlı,kendisiyle özdeştirdiği kedisine de satır aralarında değiniyor. Hep gizemli bir durumdan onun hayatını değiştiren olaya değiniyor. Bizi meraktan çıldırtan olaya ama öğrenmek için biraz daha kıvranacağımız olaya...
Psikolojik tedavi için yattığı hastanede onu bir sürpriz beklemektedir. Hastanede kendinden başka bir Türk daha vardır. Ama bu adam yıllardır intikam hayali kurduğu eski bir bakandan başkası değildir. Ve Adil'i arayıp bu haberi verir. Bütün siyasi mülteciler toplanıp zaten kısacık ömrü kalan bir adamı öldürüp öldürmeme kararını verir. Böylelikle Sami koca hastanede tek Türkçe konuşabileceği,ayni dili konuştuğu kişiyi öldürmek için engellerle dolu bir yolculuğa adım atar.
İlk kez Zülfü Livaneli okuyan ben, neden bu kadar geç kaldım diye hayıflanan gene ben. Zülfü Livaneli  kelemi bambaşka gerçekten.Geçmişin ve şimdiki zamanın örülü olduğu bir yapboz düşünün ,parçaları birer yerleştiriyoruz yazar arkadaşın anlattığı bölümlerde sonra Sami yanlış yerleşen parçalara düzeltecek ve geçmiş kısmını dolduracak parçaları anlatıyor. Ve her şey bittiğinde sıla özlemiyle yanıp tutuşan ve ona aynı dili konuştukları için memleketini hatırlatan insandan yıllarca beslediği kinin intikamı almak veya onu affetmek arasında ikilemi yaşayan bir insanın yüreğinize dokunacak muhteşem hikayesi çıkıyor.

Alıntılara geçersek...

"Yanlışa karşı çıkıyorum ama doğruyu gereken güçte savunamıyorum." demişti. "Ben biraz korkağım galiba!"
Karısı onu "Bütün entelektüeller korka olur!" diye teselli etmişti. "Çünkü korku düş gücünden kaynaklanır."

"Bölünmüş bir dünyada,sağduyulu kalmaya çalışan ve herhangi bir takıma girmeyen adama duyulan kuşku,sonunda o insanın çarmıha gerilmesiyle sonuçlanıyordu."

"Sami,yaşlı adamdan ayrılıp odasına gitmek üzere uzun koridorda yürürken ölüme yakın bir adamdaki geleceği tasarlama gücüyle,geçmişe takılıp kalmış ve hiçbir hayali olmayan kendisi arasındaki derin çelişkiyi düşünmeden edememişti."

"Ondan bu kadar nefret etmememe ve ölmesini dilememe rağmen niye inatla her gün görmeyi,konuşmayı sürdürdüğümü çok düşündüm.Belki de anadil sebep oluyordu bütün bunlara. Anadil öyle bir şeydi ki aynı şeyi başka dilde söylediğinde bütün anlamı,rengi ,kokusu yitip gidiveriyordu.Düşmanımla paylaştığım en önemli şeydi bu.Clara'da bile bulamadığım bir şey.Bir varlık yokluk meselesi."

"Galiba aşk,utanç duygusunun ortadan kalkması demek.İki kişinin birbirine karşı hiçbir şeyden,hiçbir düzeysizlikten utanmaması demek..."


2 yorum: