30 Ocak 2014 Perşembe

ALTIN BİLEK YAYINLARI YENİLERİ

PİRİ REİS'İN SIRRI-CENK KAYAKUŞ 

Çok güzel bir tanıtım fragmanı ile sizi baş başa bırakıyorum.


Türk tarihinin en önemli karakterlerinden biri olan ve çizdiği dünya haritası ile ünlenen Piri Reis’in yaşamının son yıllarında, dönemin padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle büyük bir hazinenin peşine düştüğü ortaya çıkar. Öte yandan da gizemli bir tarikat bu keşfin üzerine harekete geçer ve konuyla yakından ilgili olan ünlü bir tarih profesörünü kaçırır.

Piri Reis, 1513 tarihli ünlü haritasının ortaya çıkan parçasında bu hazine ile ilgili ipuçları bırakmıştır ve tarihin seyrini değiştirecek bir keşfin yapılması işten bile değildir. Hakan Geda, elindeki ipuçlarını birleştirmeyi başardığında, tarihin derinliklerine uzanan tehlikeli bir maceranın tam ortasına düştüğünü fark eder.



Peki ya hazinenin peşinde olan tarikat üyelerinin gücü, Hakan’ın önüne geçecek ve bu keşfi engellemeye yetecek mi?

Önce İstanbul’dan Antalya’ya, oradan da Hint Okyanusu’na kadar uzanan soluk kesici bir macera daha sizi bekliyor. Cenk Kayakuş, bu dördüncü romanında yine tarihin tozlu sayfalarına saklanmış derin bir sırra dikkat çekiyor ve okurlarını gizemle sarmalanmış muhteşem bir maceraya davet ediyor.


“Umut, kimilerinde ters çevrilmiş kırık bir kum saatinden dökülüp giden tanelerden bile hızlı tükenir. İnançlar yerini endişeye bıraktığında tüm mücadele ortadan kalkar, zihnin içinde tek yönlü bir savaş başlar. Aklın cepheleri teker teker istila edildiğinde, delirmek gerçeklikten sıyrılmanın en kolay yoluna dönüşür.”

Kitaptan
“Cenk Kayakuş, Türkiye'nin Dan Brown'lığına
soyunuyor adeta.”
Sabah

SOĞUK ÇELİK-PAUL CARSON



“Birinci sınıf bir gerilim kitabı.”
Sunday Tribune
“Kitabı okumaya başlamadan evvel ertesi sabah erken kalkmanız gerekmediğinden emin olun. Başladığınızda bitirmek için ertesi günü bekleyemeyeceksiniz.”
London Book Reviewer
Dublin’deki bir parkta genç bir kıza ait cansız bir beden bulunur. Kız, vahşice ölüme terk edilmiştir. Cesedin bulunuşunun ardından, olay yerine gelen ekipler, adli psikoloji uzmanının da katıldığı soruşturmayı derinleştirdikçe, bunun basit bir cinayet vakası olmadığı ortaya çıkıyordu. Bu gelişmeler hem Dublin polisi için hem de politikacılar için bir kâbusun başlangıcıydı. Bulunan kız, hükümetin en önemli projelerinden biri olan Kalp Vakfı’na ait Mercy Hastanesi’nin başına getirilen Amerikalı bir cerrahın kızıdır. 
Amerikan Hükümeti katilin bulunması için baskı yapmaya başlamışken, Mercy Hastanesi’nde Frank Clancy ise alışılmadık iki ölüm vakasıyla uğraşıyordu. İki soruşturmanın yönü de aynı tarafa dönmeye başladığında, işin içindeki herkes büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaktı.
Paul Carson, Son Görev ve Neşter’den sonra, okurlarını yeniden hastane koridorlarında büyük bir gerilimin içine sürüklüyor. İlk satırından son satırına dek temposu hiç düşmeyen Soğuk Çelik, İrlanda’nın en büyük suç yazarlarından biri kabul edilen ve kitapları milyonlar satan yazarın ustalık eserlerinden biri…
“Carson deha düzeyinde bir kurgu ustası ve öyküye hayat veren bir soluğu üflemeyi başarabilen nadir yeteneklerden.”
Sunday Tribune
“Soluk kesici öyküsü ve donanımlı karakterleriyle alkışı hak ediyor.”
GQ
“Yazar, Hannibal Lecter kadar gaddar ve kötü bir karakter yaratmış.”
Irish Times

TANRININ ÜVEY EVLATLARI-BAHADIR İÇEL

"Kerem, İstanbul’dan memleketi Kırklareli’ne döndüğünde, yaşamının sonsuza kadar değişeceğini bilmiyordu. Kendisini kadim bir güce karşı amansız bir mücadelenin içinde bulduğunda savaşmaktan başka şansı kalmamıştı.
Kırklareli’nde, ormanın derinlerinde yatmakta olan mistik bir güç, uyanmak üzereydi. Bu güç, ormanı kaplayan ağaçların yaprakları gibi yeşil, habis bir güçtü ve kendisine bu adı takmıştı, Yeşil…
Sadece bedenleri değil, ruhları da ele geçirmeye çalışan bu kadim kuvvete karşı insanoğlunun şansı var mıydı? Kerem, kendisini bu mahşeri felaketin tam göbeğinde bulduğunda, kurtulmak için yapabileceklerinin bütün insanlığı kurtuluşa götüreceğini biliyor muydu?
             İnsanlar bilmediklerinden korkarlar, karanlıktan, düşmanlardan, tehlikelerden… Peki ya korku, vücut bulup karşınıza çıksa ne yapardınız?
             Bahadır İçel,  Tanrının Üvey Evlatları’nda okuruna korkuyu sunuyor. Duyguları birer meta gibi zihnimize yerleştiriyor ve şairane bir anlatımla, uzun yıllar zihninizde yer edecek bir yazınsal şölen vadediyor.


KUZEY VE GÜNEY-ELIZABETH GASKELL
Viktorya Dönemi edebiyatının en özgün kadın kahramanlarından Margaret Hale ile tanışmaya hazır mısınız? 
Kuzey ve Güney, döneminin en önemli sosyal eleştirilerinden ve en tutkulu aşk hikâyelerinden birini barındıran ve yazarı Elizabeth Gaskell’a o muhteşem ününü kazandıran bir yazınsal şölen… Margaret Hale, yaşamının baharında yer değiştirerek farklı bir yaşamın içine girmek zorunda kalan genç bir kız olarak, karşısına çıkan ve üstesinden gelmesi gereken sorunlara ürettiği çözümlerle, dönemin okurları üzerinde düşünsel bir devrim gerçekleştirmiş gerçek bir kahramandır.
“Bugün şahit olduğum bu büyük acılardan sonra, artık nasıl güzel elbiseler giyip bu şık eğlencelere katılmaya devam edebilirim ki?”
Margaret’ın babası ise kendi cemaatlerinin bir papazı olarak hayatında meydana gelen değişimler ve şahit olduğu korkunç acılardan sonra, neredeyse inancını kaybetmek noktasına gelen bir adam halini alır. Ama yaşamın onlara oynadığı oyun yeni başlamaktadır… 
Her şeyi değiştiren bir tanışma… Delicesine bir aşk… Yürek yakan sorgulamalar… Tadı damakta kalan bir edebiyat şaheseri…
Kuzey ve Güney, yazılışından 160 yıl sonra, nihayet Türkçede… Üstelik büyük yazar Charles Dickens’ın kendi yayınevinden yayınlamak için yaptığı değişiklik ve yazarın onayını da almış düzeltmelerle birlikte…
“Mary Burton ile Kuzey ve Güney… Şanslı olan okurun denk gelebileceği ve okuyanların asla bir daha eski kişiler olamayacakları iki büyük başucu kitabı…”
Virginia Woolf
“Kuzey ve Güney, gerçek bir başyapıt… Tüm Gaskell eserleri kadar ihtişamlı ama hepsinin arasında daima zirvede.”
Wilkie Collins
“İlk okuduğumda adı Margaret Hale idi. İçerdiği zıtlık, toplumsal derinlik yanında duygusal derinliği de düşünerek, kitabın adının Kuzey ve Güney olmasında ısrar ettim. Bu kitap sadece enfes bir anlatı değil, aynı zamanda insanları ve sorunları yüzleştiren bir metin. Okudukça, daha iyi anlaşılacağı konusunda inancım tam.”
Charles Dicken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder